Uygarlıklar ülkesi Mısır
İnsanlık tarihinin en önemli medeniyetlerinden biri olan Mısır Uygarlığı, 7 bin yıllık köklü, ihtişamlı geçmişiyle antik çağın yapıtaşlarından biridir. Firavunlardan Memlüklere, Osmanlılardan Napolyon Fransasına kadar pek çok medeniyetin izini halen daha taşımakta olan ülke, Ortadoğu ve Kuzey Afrika arasında bir köprüdür. Bolluğun, bereketin simgesi Nil Nehri ise tarihte olduğu gibi bugün de ülkenin can suyudur. Nil, coğrafik ve ekonomik anlamda hiç şüphesiz bölgenin en önemli unsurudur. Dış etkenlere kapalı bir gelişim gösteren Mısır, Nil sayesinde astronomiden matematiğe, mimariden özgün yazı sistemine kadar birçok farklı alanda kendini ispatlamış, önemli bir yere sahip olmuştur. Tarih boyunca pek çok farklı ülkenin kontrolüne girip çıkan Mısır, 1953 yılından bu yana Cumhuriyet ile yönetilmektedir. Başkenti ve en kalabalık şehri Kahire’dir.
Piramitler
Başta Gize bölgesi ve Piramitler, ülkenin en turistik yerlerinin başında gelmektedir. Nasıl yapıldığı halen daha merak edilen hatta yakın zamana kadar uzaylıların inşa ettiği dahi düşünülen piramitler, geometri, matematik ve fizik bilgisi ile inşa edildi. Üst üste konulan, tanesi birkaç tonu bulan milyonlarca kireç taşı parçasından oluşan piramitler, firavunlara mezar olarak yapılıyordu. Bu yapılarda ise 10 bin kadar insanın çalıştığı öne sürülüyor.
Luksor’un ihtişamı & Tutankhamun’un mezarı
Mısır’ın güneyinde yer alan Luksor, dünyanın en büyük açık hava müzesidir. Thabes Harabeleri’nin yer aldığı şehirde, onlarca tapınak, anıt ve tarihi eser bulunmaktadır. Karnak Tapınakları, Piramitlerden sonra en turistlerin en çok ziyaret ettiği yerdir. Hepsi birer muhteşem işçilik ve mühendislik örneği. Firavunluk döneminin en etkileyici eserlerinin yer aldığı Luksor, ihtişamıyla görenleri hayrete düşürüyor. Krallar ve Kraliçeler Vadisi de bunlardan biri. Ölüm, ölümsüzlük ve tanrılara yazılmış mektuplar, edilen dualar bu devasa heykellerin çehresini süslüyor. Filmlerden de hatırlayacağınız ünlü çocuk kral Tutankhamun’un da mezarı burada.
Hatşepsut Tapınağı
Hatşepsut, adı tarihi kayıtlarda geçen ilk kadın firavun. Erkek firavunlara benzemek için takma sakal taktığı rivayetler arasında. Luksor’un en büyüleyici yapılarından biri Hatşepsut Tapınağı. Konumu da mimarisi de etkileyici. İlk görüşte siz de çoğu insan gibi Anıtkabir’e benzetebilirsiniz. Hapşetsut, sizi büyüleyici bir mimaride zaman yolculuğuna çıkaracak.
Nil Nehri
Binlerce yıllık Mısır Uygarlığı’nı besleyen Nil Nehri, yapacağınız Mısır gezilerinin sonunu da ferahlatacak türden. Tekne gezisi ile yorgunluk atabilir, nehir kenarındaki restaurantlarda Mısır mutfağını deneyimleyebilirsiniz. Bu arada önemli bir hatırlatma Dünya’nın en sıcak şehirlerinden biri olan Luksor’a giderken şapka almayı ve güneş koruyucu sürmeyi unutmayın.
Üstü çöl, altı mercan bahçesi KIZILDENİZ
Afrika ile Asya (Arap Yarımadası) arasında yer alan, Hint Okyanusu'na bağlı bir deniz olan Kızıldeniz, sualtı tutkunlarının deyim yerindeyse Kâbe. Altın renkli çöl kumlarının altında muhteşem bir tür zenginliği ve renk cümbüşü vardır. Öyle ki bu canlılığı aletli dalış yapmadan sadece şnorkel ile bile gözlemlemeniz, bu büyülü ve benzersiz dünyanın bir parçası olmanız mümkün.
Rota açısından kuzey ve güney diye ikiye ayrılan Kızıldeniz’in her bölgesi farklı türlere ve güzelliklere ev sahipliği yapıyor. Sina Yarımadası’nın kuzeyinde daha sığ dalışlar yaparak küçük canlıları görme imkânınız var.
Kuzey Safari, Sina Yarımadası’nın güney uç noktalarından Sharm el-Sheikh’i de içine alan mükemmel bir rota. Yerleşim birimi, Sharm El Maya ve Na’ama adlı iki koydan oluşuyor. Burası, Kaptan Jacques-Yves Cousteau’nun ‘Sessiz Dünya’ belgeselleriyle tanımaya başladığımız bölgelerin başında gelen bir turizm merkezi. Her gün yaklaşık 4 bin civarında dalıcının Mısır’a ait Kızıldeniz Kıyıları’nda dalış yaptığı ve bu sayının sürekli arttığı ifade ediliyor.
Güney ise daha derin ve tecrübe gerektiren dalışların hakim olduğu bir rota. Ancak her ikisi de birbiriyle kıyaslanmayacak güzellikler ve deneyimler içeriyor. Yapmanız gereken tek şey bu mavi ve sessiz dünyada bir misafir olduğunuzu unutmamak ve bir süreliğine balık olduğunuzu düşünmek!
Bin 200 tür balık yaşıyor
Yılın 365 günü 20 derecenin altına düşmeyen üremeye elverişli su sıcaklığı, binde 40 oranındaki tuzluluk oranı ve dipteki magmanın neden olduğu yoğun besleyici elementler, Kızıldeniz’in biyoçeşitliliğinin sebebi. Bab-ül Mendep Boğazı ile Hint Okyanusu’na, Süveyş Kanalı ile de Akdeniz’e bağlanan Kızıldeniz’de bin 200 tür balık yaşıyor. Bu balıkların 600’ü ise endemik yani sadece o bölgede yaşıyor. Kızıldeniz’in seviyesi, Akdeniz’e göre 1,2 metre daha yüksek olması nedeniyle de Süveyş Kanalı üzerinde Kızıldeniz’den Akdeniz’e doğru sürekli bir akış var.
Ras Muhammed Deniz Milli Parkı
Laguna, Shark Yolanda, Jakson, Anemon City, Thomas ve Gardon resifleri bölgenin tür çeşitliliği açısından en çok tercih edilen noktaları. Özellikle en meşhur dalış noktası olan Ras Muhammed Deniz Milli Parkı, yarımadadaki akıntıların kesişme yeri olması sebebiyle çok zengin ve kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Girişi ücretli ve yoğun koruma altında. Burada sert ve yumuşak mercanların her rengini görmeniz mümkün. Kendinizi devasa bir çiçek bahçesinde hissedeceksiniz…
Dünya’nın en ünlü batığı; Thistlegorm
Sha’ab Ali Bölgesi, pek çok dalıcının olduğu gibi SCUBA – Bay’ın da gözde dalış noktasılarından. Şüphesiz bunda dev cüsseli Thistlegorm’un payı büyük. Her gün binlerce dalgıç bu batığı görmek için kilometrelerce yol geliyor. Öyle ki bazı günler tekne bolluğundan demir atacak yer kalmıyor. Sadece Kızıldeniz’in değil dünyanın en ünlü batıklarından biri Thistlegorm. Hatta burası için ‘derinlerdeki hazine’ desek abartmış olmayız. Rengârenk deniz canlılarının süzüldüğü sularda sağa sola saçılmış motorsikletler, tanklar, torpidolar, askeri kıyafetler, cipler, lokomotifler… Askeri kargo gemisi olmasından ötürü, yükünün çoğunu askeri malzemeler ve araçlar oluşturuyor. Sessiz mavide olmaktan ziyade kendinizi burada geçit töreninde hissedebilirsiniz. 32 metre derinlikte bir orduya yetecek askeri malzemeyle başka bir zamanda, başka bir boyutta hissedeceksiniz.
Dahab ve Blue Hole
Önceleri bir balıkçı kasabası olan Dahab, şimdilerde dünyanın en popüler dalış ve rüzgâr sörfü merkezi. Dahab Arapça’da ‘altın’ anlamına geliyor. Kilometrelerce uzanan kumsalı ve dağlarının rengi ile isminin hakkını fazlasıyla vermekte.
Ünlü mavi delik olarak bilinen ‘Blue Hole’ de yine Dahab’da. 110 metre derinliğindeki bu koca delik dalgıçlar için heyecan verici. Dünya’nın pek çok farklı bölgesinden gelen serbest dalıcılar burada yıl boyunca antreman yapıyorlar. Dalışlarınız esnasında o anlara sizde tanık olabilirsiniz. Dahab’ın en hüzünlü yeri ise dalış kazalarında bölgede yaşamını yitiren dalgıçlar anısına kayalıklar üzerine yapılan mezarlık.
Salem Express
En trajik batık hikâyelerindendir Salem Express. İbadet için kutsal topraklara giden ama bir daha vatanlarına dönemeyen yaklaşık 500 müslümanın hazin öyküsünü saklar derinlerde.
Salem Express, 1990 yılında Suudi Arabistan’dan Mısır’a hacı kafilesi taşırken gece seyrettiği yolda kıyıya 6 mil uzaklıktayken kayalıklara çarpar. Vurma esnasında feribotta bulunan taşıtların aniden ağırlık merkezini bir noktada yoğunlaştırmasıyla 15 dakikada Kızıldeniz’in maviliklerine gömülür.
O esnada gemide yaklaşık bin yolcu vardır. Üst güvertede bulunan hacılardan 500’ü hayatta kalmayı başarır fakat kaptan dahil diğer yolcular onlar kadar şanslı değildir. Tam 500 kişi dünyanın bu en duru suyunda aynı anda yaşama gözlerini yumar. Üst tarafı 11, dibi ise 34 metrede olan bu feribot şüphesiz dünyanın en dokunaklı batıklarından. 120 metre uzunluğuyla vefat eden hacılara Kaptan Cousteau’nun da deyimiyle birer ‘Sessiz Ev’ olmuş. Dalışlarımız esnasında karşılaştığımız ağzı açık bavullar, bebek pusetleri, bisikletler henüz yaşanmamışlıkların birer göstergesi. Perdesi açık kalmış yolcu kamaraları ise güneşin doğuşunu bir daha göremeyecek insanların hazin gerçeği.